Yazar: Harun Başlı
Kara Paranın Ceza ve Adalet Sistemi Üzerindeki Etkileri
Organize suç örgütlerinin temel motivasyon kaynağı olan ve suçtan kaynaklanan malvarlığı değerleri ya da en bilinen adıyla kara para, aklanma sürecinde, o siyasal ve ekonomik sistemi ayakta tutan temel yapı taşlarını bozarak sisteme dahil olur. Kara para, ifade ettiği maddi değer itibariyle öncelikle ekonomi ve finans yapıları üzerinde etkili olması düşünülse de, geniş ölçekte giriş yaptığı sistemin siyasal yapısını ve o siyasal yapılanmanin temel taşları olan demokratik değerler, cezalandırma sistemi ve nihayetinde de adalet algısı ve anlayışının tamamen yok olmasına yol açar.
Kara para aklayıcılar genellikle ülkelerin işleyen hukuk sisteminin açıklarından faydalanırlar. Ekonomik ve siyasal sistemi güçlü ve düzenli ülkeler, uluslararası platformlarda kara paranın aklanmasına karşı önlemler ortaya koyan ve mücadele ilkeleri belirleyen Birleşmis Milletler, Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Teşkilatı(OEDC) bünyesindeki Mali Eylem Görev Gücü (FATF) ve Avrupa Komisyonu gibi küresel ve bölgesel aktörlerin getirdiği standartlara göre hareket etmek durumundadırlar. Bu açıdan ülkeler, kara paranın kendi ekonomik ve siyasal sistemine girerek bunların olağan işleyişi bozmaması için gerekli standartlara uymak ve önlemler almakla yükümlüdür. Bu noktada kara para aklayıcılar, işte bu önlem ve standartların isleyişinin iyi olmadığı ya da sağlam bir demokratik hukuk sistemine geçiş sürecinde olan ülkeleri seçer ve o sistem içinde suçtan elde ettikleri bu gelirleri aklamaya ve finansal sisteme dahil etmeye calışırlar.
Ülkelerin ulusal güvenlikleri için ciddi bir tehdit olması yanında, uluslararası güvenlik için de önemli tehdit unsuru olan; başta uyuşturucu kaçakçılığı olmak üzere, silah ticareti, insan kaçakçılığı, büyük yolsuzluk suçları ve benzer ciddi suçlardan elde edilen kara para, onu doğuran bu suç faaliyetleriyle ayrılmaz ve döngüsel bir bağlantı içindedir. Bu suçları işleyen örgütler, yasadışı faaliyetlerinin devamı için, ülkelerin kurumlarını ve bu kurumlardaki kamu görevlilerini tehdit, rüşvet veya şantaj yoluyla kontrol altına almaya calışırlar. Kontrol altına alınmasi gereken en önemli yer adli mekanizmada görev yapan memurlardır. Rüşvet ve tehditlerle, suç örgütü elemanlarına, hafif cezalar verilir veya ceza infazının uygulanması farklı yollarla engellenir. Bu şekilde suç örgütü, elinde bulundurduğu para ve güç ile yasadışı faaliyetlerine kesintisiz devam eder.
Bazen de devletin en üst kademesinde yer alan görevliler, bizzat bu suçların işlenmesinde aktif görev alırlar ki, bunun adı suç örgütlerinin kamu görevlilerini etkilemesi değil, bizzat devletin suç örgütü yapısına bürünmesidir. Bu durumda başta adalet sistemi olmak üzere, o siyasal sistemi ayakta tutan tüm kurumlar suç örgütü mantık ve mantalitesine göre hareket etmeye başlar. Böyle bir siyasal sistemde adalet, insan hakları, demokratik ve hukuk kurallarından bahsetmek anlamsız olur. Haliyle o devlet artık sadece kendi vatandaşları için değil tüm uluslararası toplum için bir güvenlik sorunu haline gelir.
Dolayısıyla, suç örgütleri ve gelir kaynakları ile mücadele ederken, ulusal bazda olması yanında uluslararası arenada da her türlü imkanlar ve kabiliyetlerin etkin bir şekilde kullanılması özel önem arz eder.