Ukrayna’nın İşgalinin Ardından Geçen 6 Ayda Türkiye Nerede Duruyor?

0
214

Yazar: Timur Kayacı

Ukrayna’nın İşgalinin Ardından Geçen 6 Ayda Türkiye Nerede Duruyor?

Rusya’nın Ukrayna’yı işgali yakın siyasi tarihin en önemli olaylarından birisidir. Bu savaşta Rusya’nın hamlelerinin yanısıra, Türkiye’nin de pozisyonu tüm kesimlerce çok yakından izlendi ve herkes Türkiye’nin kendisiyle birlikte hareket etmesini istedi. 20 yıldır iktidarda olan Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın politika tarzı ve siyasi beklentileri Türkiye’nin dış politikadaki tavrını belirliyor. Türkiye’yi doğru anlamanın ve gelecek adına başarılı tahminler yapmanın yolu, dış politik ilkeler ya da ülkesel çıkarları değil, Erdoğan’ın siyasi hesaplarını doğru anlamaktan geçiyor.

Giriş

Rusya’nın 24 Şubat 2022 tarihinde Ukrayna’yı işgale başladığı sürecin ilk günlerinde, Türkiye’nin takındığı tavır, Batı ve NATO ile uyum ve eşgüdümle hareket edeceği yönünde umut yarattı. İşgalin ilk günlerinde Türkiye, savaşa karşı olduğunu ve Rusya’nın saldırısının kabul edilemez olduğunu açıkladı. 27-28 Şubat tarihlerinde Montrö Boğazlar Sözleşmesi’ne vurgu yapıp Rus savaş gemilerinin Karadeniz’e geçişine izin vermedi. İşgalin ilerleyen günlerinde de saldırıların durması için tarafları Türkiye’de müzakere için buluşturdu. Ayrıca Türkiye’nin daha önceden Ukrayna’ya sattığı “silahlı hava araçlarının”, Ukrayna’nın kendini savunmasını kolaylaştırması Türkiye’yi ilgi odağı yaptı.

Türkiye 2016’den itibaren Rusya’yla giderek yakınlaşan ve Batı’yla ilişkileri gerileyen bir ülkeydi ve bu sebeple Ukrayna’nın işgalinde Türkiye’nin Batı tarafına yakın durması hem NATO hem de AB için oldukça önemliydi.

Bu bağlamda Almanya ve Hollanda başbakanları Ankara’da Erdoğan’ı ziyaret etti. Türkiye’nin hem jeopolitik hem de jeostratejik konumu sebebiyle takındığı tavır umut vaat etmişti. Ancak işgalin başlamasından itibaren 6 ayın sonunda, Türkiye’nin Rusya’ya ekonomik anlamda nefes aldıran adımlar atması ve ekonomik yaptırımları delen bir ülke olması, Erdoğan yönetimindeki Türkiye’nin değişmeyen gerçekleri olduğunu gösterdi.

Türkiye ile Rusya İlişkilerinde Yakın Dönem

Türkiye ile Rusya ilişkilerinin yakın dönemini ele almadan önce Türk dış politikasının reel politiğinin dayanaklarını belirtmek gerekiyor. Bir ülkenin dış politikası hem uluslararası ilkeler hem de o ülkenin çıkarları şeklinde iki açıdan ele alınabilir. Ancak uzun yıllardır Türkiye’nin dış politikasını ele alırken dikkate alınması gereken üçüncü bir faktör var. Türkiye’nin dış politikasını anlamak için incelenmesi gereken üçüncü faktör, Erdoğan hükümetlerinin iç politik çıkarlarının göz önüne alınmasıdır. Yani, Türkiye’nin dış politikası ülke çıkarları açısından değil de çoğunlukla Erdoğan’ın seçmeniyle kurduğu diyalog üzerinden okunmalıdır.

Türkiye, Erdoğan 2011 seçimlerinde yüzde 50 ile seçimi kazandığı dönemden itibaren giderek artan şekilde yön değişikliğine gitti. Bu siyasal güç, Erdoğan’a ülkeyi daha fazla tek adam rejimine taşımasına hem neden oldu hem de imkân sağladı.

Hukuk devletinin ilkeleri daha fazla askıya alındı, demokrasinin ana unsurları olan yargı bağımsızlığı ve özgür medya ilkeleri geriletildi. Bu iklimin sonucu olarak Erdoğan Türkiye’si Batı kurum ve ülkelerinden daha fazla eleştiri almaya başladı. Erdoğan’ın şahsi ve partisel çıkarları ile Türkiye’nin menfaatleri arasında bir ayrım yaşandı.

Erdoğan’ın Batı değerleriyle yaşadığı bu gerilim hem Erdoğan hem de Putin için karşılıklı bir çıkar ilişkisi gelişmesine imkân tanıdı. Rusya ekonomik olarak zor durumda olan ve seçmenlerin bir kısmını kaybeden Erdoğan’ın krizini, Türkiye gibi önemli bir ülkeyi kendine bağlı bir müttefik yapmak için kullandı. Erdoğan ise, Türkiye’nin ülke çıkarlarına ters olsa da iç politikadaki kendi çıkarlarına uygun olduğu için Batı karşıtı ve Putin ve Rusya’ya yakın bir duruş sergilemeye başladı. Böylece Erdoğan, Türkiye’nin Rusya’ya yanaşmasıyla Batı’yı terbiye etmeye çalıştı.

Esasında Türkiye ve Rusya’nın bölgedeki çıkarları uzun zamandır pek de uyuşmuyordu. Ancak ülkelerin çıkarları çatışmasına rağmen, Putin ve Erdoğan’ın ittifakı devam etti. Türkiye ve Rusya, 2011’de başlayan Suriye iç savaşı, 2014’te Rusya’nın Ukrayna toprağı olan Kırım’ı ilhakı, 2020’deki Ermenistan-Azerbaycan savaşı, 2020’deki Libya’daki iç savaşı ve Akdeniz ile Ege’deki Kıbrıs Rum Cumhuriyeti’nin doğalgaz aramaları gibi gelişmelerde hep karşıt durumdaydı. Bu bahsedilen ülkelerdeki olayların tamamında Rusya ve Türkiye karşıt tarafları desteklediler.

Öyle ki, ikili birbirleri ile yakın ilişkilerine rağmen, Rusya ve Türkiye arasında çatışma boyutunda olaylar da yaşandı. 27 Şubat 2020’de Rusya ve Suriye Silahlı Kuvvetleri’nin, Suriye’nin İdlib ilinde, Türk Silahlı Kuvvetleri’ne bağlı tabura düzenlediği hava saldırısında 34 Türk askeri hayatını kaybetti. 34 Türk askerinin ölümüyle sonuçlanan saldırı Türkiye’nin Suriye iç savaşı kapsamındaki en büyük kaybı olarak tanımlandı. Bu saldırının ardından Erdoğan’ın Putin’i ziyaret için Rusya’ya gitmek zorunda kalması ve orada Putin tarafından dakikalarca bekleme salonunda ayakta bekletilmesi Erdoğan için oldukça yaralayıcıydı.

Putin Erdoğan’ın uluslararası alanda ne kadar yalnızlaştığının ve iç politikada ekonomik bozulmanın farkındaydı ve Erdoğan’ın bu krizlerinden yola çıkarak çoğunlukla kendi üstünlüğünü dayattı.

Ancak Erdoğan, Putin’in bu tavırlarına ve Türkiye’nin çıkar çatışmalarına karşın Putin’e yakın durmaya devam etti. Batı ülkeleriyle yaşadığı krizi Rusya’yla da yaşamaktan uzak durdu. Bu ilişkiden özellikle Erdoğan ama aslında her iki lider de iç politikalarında önemli kazanımlar elde ediyorlardı. Özellikle Erdoğan dış politik söylemini tamamen iç politikadaki kendi partisinin çıkarları üzerinden kurguluyordu.

Türkiye’de çok uzun zamandır, Türk milliyetçiler, seküler ulusalcılar ve siyasal İslamcılar tarafından yoğun şekilde Batı karşıtlığı pompalanmaktaydı. Bu kesimler toplumun geniş kesimini temsil ediyorlardı ve tamamı Batı’nın emperyalist ve Türkiye’de sorunlar çıkartan dış mihraklar olduğunda ittifak etmişlerdi. Putin Rusya’sı da Türkiye’deki bu iklimi hem iyi kullandı hem de sosyal medya ve medya yatırımlarıyla bu süreci destekledi. Öyle ki, Rusya Ukrayna’yı işgal ettiğinde Türkiye’de yapılan anketler bu işgalin suçlusu olarak Rusya’dan çok, Amerika, NATO ve Avrupa Birliğini görüyorlardı. Bu sonuçlar, Türkiye’de, Rusya’nın kamu diplomasisi ve propagandasının gücünü gösteriyordu.

*Ukrayna’daki durumda kim sorumlu?

Ukrayna’nın İşgalinde Türkiye’nin Tutumu

Erdoğan, iktidarının ilk 10 yılında yüzü batıya dönük, AB yanlısı, NATO’ya sadık bir çizgi takip etti. Otoriterleşmeye karar verdiği andan itibaren de, Rusya ile Çin bloklarına yakın durdu ve Batı kurum ve ülkelerini kendisiyle pazarlık yapmaya zorlayan bir süreç izledi.

Rusya 24 Şubat’ta Ukrayna’yı işgale başladığında ise, Türkiye, son yıllardaki siyasi eğiliminin tersine, NATO ve Batı ile uyumlu, Rusya’nın işgalini eleştiren ve Ukrayna’yı destekleyen bir tutum takındı.

Bu tutum Türkiye’ye yönelik olumlu bir umut yarattı. Ancak, aslında Erdoğan Türkiye’si açısından değişen bir durum yoktu. Türkiye yeniden Batı tarafında bir konum aramak peşinde değildi ve bu savaşta dengede kalmak Erdoğan için oldukça pragmatik bir süreçti.

Erdoğan son 6 yılda Putin’le yakınlaşırken, Putin açısından ise durum, Erdoğan’ın kendisine mecbur olduğu ve başka hiçbir alternatifinin olmadığı şeklinde yorumlandı. Bu durumda Erdoğan’ın; Suriye, Azerbaycan, Libya gibi alanlarda hep kendi politikasını dikta ettiren Putin’e karşı bazı kozlar elde etmesi, bu ikili arasındaki ilişkiyi Erdoğan açısından daha denk bir düzleme oturtacaktı.

Türkiye’nin Ukrayna’nın işgalinin ilk günlerinde takındığı tutumun nedenlerini şu maddelerle açıklayabiliriz:

  1. Hem Türkiye hem de Erdoğan, Karadeniz’de Ukrayna’nın tamamen ortadan kaldırılıp tam bir Rus hakimiyetinin oluşmasını istemedi. Çünkü bu durum, Putin Rusya’sına Türkiye aleyhine orantısız bir güç daha verecekti.
  2. Türkiye bir süredir Ukrayna’yla yakın askeri ilişkiler içerisindeydi ve SİHA adı verilen, Erdoğan’ın damadı Selçuk Bayraktar’ın ailesine ait “silahlı hava araçları” satıyordu. Bu SİHA’lar Ukrayna’nın Rusya’ya karşı direncinde önemli yer tuttu. Bu silah satışından kaynaklı iki ülke arasında pozitif ilişkiler vardı. Ayrıca bu savaş SİHA’ların uluslararası arenada reklamı olduğu gibi, Erdoğan’a iç politikada, “oyun kurucu güç” propagandası imkânı verdi. Ukraynalı yetkililerin, Türkiye’den daha fazla SİHA temin etmek istediklerine ilişkin açıklamaları da bu süreçte basına yansıdı.
  3. Türkiye Batı ülkelerine ve özellikle ABD’ye jeostratejik önemini ve gücünü hatırlatma imkânı buldu. Nitekim Türkiye’nin Ukrayna ve Rusya arasında diyalog arayışları pekçok ülke tarafından takdir edildi ve enerji kaynakları açısından Rusya’ya bağımlı olan Hollanda ve Almanya gibi ülkelerin başbakanları uzun bir aradan sonra Erdoğan’ı Ankara’da ziyaret etti. Uluslararası arenada ilgi odağı olmak ve çözümün bir parçası kabul edilmek, Erdoğan’ın hem kendi kişisel siyaset tarzı hem de Türk seçmeninin takdirini toplamak açısından oldukça önemliydi.
  4. Erdoğan’ın bölgesel ve uluslararası krizlerdeki arabuluculuk rolü üstlenmesi ve inisiyatif alması Türk halkının nezdinde önemli bir yere sahip. Bu tarz krizler, Erdoğan’ın seçmenini yeniden kenetlemesi için önemli fırsatlar sunuyor. Ki anketlere göre 2022 Mart ayında Erdoğan, oylarında 3 puanlık önemli bir artış yakaladı.
  5. Putin Rusya’sının giderek artan gücü, Erdoğan’ın kafasındaki doğu-batı dengesinde kendine yer bulma politikası açısından bir bozulma yaratmış ve Erdoğan aleyhine bir eşitsizliğe sebep olmuştu. Ukrayna’nın işgalinde Rusya’nın dezavantajlı durumundan yararlanıp, Putin’le daha eşit şartlarda masaya oturma fırsatı Erdoğan için önemli bir kazanım oldu. Erdoğan bu şekilde Rusya’ya önemini hatırlatmış oldu.
  6. Batı dünyasının Rusya’ya yönelik ekonomik yaptırımları ve ambargosu ise, ekonomisi hiç de iyi durumda olmayan Türkiye için bir fırsat yarattı. Türkiye, Rus oligarkların parasını yatırım olarak Türkiye’ye çekmeye çalıştı. Ayrıca daha önce İran’a uygulanan ambargodan fırsatlar çıkaran Türkiye, Rusya’ya yönelik yaptırımlardan da kazançlı çıkacağının farkındaydı. Bu sebeple ilk günlerden itibaren Türk Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, Rusya’ya yönelik yaptırımlara dahil olmayacaklarını açıkladı.

Dolayısıyla, işgalin ilk günlerinde Türkiye’nin aldığı tutum, Erdoğan’ın yeniden Batı yanlısı bir pozisyon alması anlamına gelemezdi. Erdoğan Türkiye’si Ukrayna işgalinde aldığı tutumla hem Batı ve NATO’ya hem de Rusya’ya kendi vazgeçilmezliğini hatırlattı.

*Ukrayna krizinin AKP’nin oy desteğine etkisi.

Mevcut Durum

Ukrayna işgalinin ilk günlerinde Türkiye lehine Batı kamuoyunda oluşan pozitif hava, yerini, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın reel politiğinin gerçeklerine bırakmış durumda.

Bu süreçteki en önemli krizlerden birisi, Rus tehdidi karşısında NATO’ya katılma başvurusu yapan İsveç ve Finlandiya için Türkiye’nin veto tehdidiydi. Türkiye bu ülkelere, “terörist” olarak nitelediği isimlerin iadesini şart koştu. Analistlere göre asıl pazarlık, Türkiye’ye, Suriye’ye yaptığı askeri harekatın ardından konulan silah sanayindeki yaptırımların kaldırılmasıydı. Bu veto tehdidi Batı’da yeniden şok yarattı ve Türkiye’nin NATO’daki pozisyonunun yeniden sorgulanmasına neden oldu.

Bunun yanısıra Erdoğan ile Putin arasında sıklaşan diyaloglar da devam ediyor. 18 Temmuz’da İran’da, 5 Ağustos’ta da Soçi’de Erdoğan ile Putin ile görüştü. Bu görüşme son 81 ayda 29. Erdoğan-Putin görüşmesi oldu. Bu anlaşmayla Türkiye, enerji ithalatı ödemelerinin bir kısmını Rus para birimi Ruble’yle yapmayı taahhüt etti. İki lider, Suriye’ye askeri operasyon, tahıl koridoru anlaşması, Akkuyu Nükleer Güç Santrali konularını da ele aldı. Ayrıca Erdoğan, “Eylül ayında Şanghay Beşlisi, Özbekistan’da toplanacak. Görüşmemizde Sayın Putin de rica etti; biz de inşallah oradaki toplantıya katılacağız.” diyerek diyalogun Şanghay seviyesinde önümüzdeki günlerde de devam edeceğine işaret etti.1

Türkiye’nin Batı’dan ayrıştığı en keskin nokta ise, Rusya’ya karşı başlatılan yaptırım furyasına katılmaması oldu. BM Güvenlik Konseyi kararları dışındaki yaptırım kararlarına uymamayı uzun yıllardır ilke edinen Türkiye, Rusya ile yüksek düzeyde karşılıklı bağımlılık içeren kompleks ekonomik, ticaret ve enerji ilişkilerini feda etmemeyi amaçladığını saklamıyor. Bu da Batı’da endişe yaratmaya devam ediyor.2

Rusya’nın Ukrayna işgaline karşı yaptırımlar her geçen gün artarken Putin’in yakın çevresinde yaptırımlara hedef olan oligarklardan en az biri ve binlerce Rus, Türkiye’ye sığındı. Türkiye, NATO üyesi olmasına rağmen Ruslar tarafından yaşamak, yatırım yapmak ve mal varlığı barındırmak açısından güvenli bir liman olarak görülüyor.3

Bu süreçte Türkiye, yaptırımları delme konusunda Rusya’ya nefes borusu olmaya4 devam ediyor. Türkiye küresel ticaret ve bankacılık gibi işlemlerde Rusya’ya aracılık yapıyor. Rusya’nın ekonomik imkanlarını küresel sisteme sokabilmesi ve kendisine yaptırım uygulayan ülkelerle Türkiye üzerinden alışveriş yapmaya devam etmesi, zor durumdaki Türkiye’ye de ekonomik güç sağlıyor.

Putin Türkiye’yi Kaybetmek İstemiyor

Türkiye’nin bu işgal sürecinde takındığı dengeli tavır, Batı tarafından kayda değer görüldüğü gibi, Putin’e de Türkiye’nin ve Erdoğan’ın önemini hatırlattı.

Rus silahlı güçlerine karşın etkin kullanılan SİHA’lar Türkiye yapımıydı. Ayrıca BM Genel Kurulu’nda Rusya’nın kınanmasına evet oyu veren Türkiye, Rusya’nın 27-28 Şubat günlerinde Karadeniz’e göndermek istediği dört savaş gemisine izin vermedi.

ABD ve Almanya Dışişleri Bakanlıkları, Türkiye’nin Montrö hamlesini takdirle karşıladıklarını açıkladı. Rusya’dan ise bu karara karşı olumsuz bir açıklamanın yapılmaması dikkat çekti.

Rusya’nın Ukrayna’lı yetkililerle İstanbul’da müzakere etmeyi kabul etmesi, yaşanan tahıl krizinin çözümünde Türkiye’nin pay sahibi olması gibi olaylar Rusya’nın Türkiye’ye jesti olarak da okunabilir.

Rusya’nın Ukrayna’yı işgalinin sonuçlarından biri olan küresel gıda krizinin çözümü için 22 Temmuz’da İstanbul Beşiktaş’taki Cumhurbaşkanlığı Dolmabahçe Çalışma Ofisi’nde bir adım atılmıştı. Kiev ve Moskova, tahıl ürünlerinin Karadeniz’den dünya pazarlarına taşınmasına imkân sağlama kararı almışlardı. Putin, Türkiye’nin tahıl koridoru anlaşmasının imzalanmasındaki rolüne şu sözlerle dikkat çekti: “Özellikle gelişmekte olan ülkeler için bu çok hassas bir mesele. Bu ülkeler, gıda ürünleri ve gübre sevkiyatıyla ilgili ciddi problemlerin eşiğinde. Bütün bu ülkeler için sizin (Türkiye ve Erdoğan) katılımınızla alınan buna benzer kararlar önemlidir. Bunun için sizlere teşekkür ederim.”

5 Ağustos’ta Soçi’de gerçekleşen görüşmenin ardından Putin’in, “Avrupa, Rusya’dan kesintisiz doğalgaz akışı nedeniyle Türkiye’ye minnettar olmalıdır” sözleri ve Eylül ayında yapılacak olan Şangay toplantısına Erdoğan’ı davet etmesi, Putin’in Erdoğan’a istediğini vermesi olarak yorumlanabilir.

Batı dünyası için Türkiye ile ilkesel ilişkiler kurmak daha tercih edilebilir ve bu sebeple muhtemelen ülkeyi Erdoğan’dan başka birinin yönetmesinden rahatsız olmazlar. Ancak Erdoğan Putin için tarihi bir fırsat ve Ukrayna işgalinin ilk günlerinde Türkiye’nin takındığı olumsuz tavra rağmen yaklaşan seçimler öncesi Erdoğan’a istediğini vermesi, oldukça kayda değerdir.

Erdoğan için, tahıl krizini çözen lider olmak, savaşta arabulucuk yapmak, Şangay toplantısına davet edilmek ve küresel krizlerde muhatap alınan lider olmak, yaklaşan seçimler öncesi çok önemli bir fırsattır. Ayrıca Rusya’nın yaptırımlar sebebiyle ticarette Türkiye’yi kullanması ve nükleer santralin yapımı için söz verdiği ödemeyi yapması gibi girdiler, Türk ekonomisi için iyileştirici etkilere sahip olabilir.

Şunu da eklemek gerekir ki, Rus devleti yönetimindeki hackerlar’ın 2016’da Trump’ın kazandığı seçimlere ve yine 2016’da İngiltere’de Brexit’in oylanmasında müdahale yaptıkları yönünde güçlü iddialar bulunuyor. Ukrayna işgalinin ilk günlerinden itibaren gördük ki, Rusya Türkiye’de hem geleneksel medyada hem de sosyal medyada çok geniş propaganda ağlarına sahip. Bu sebeple Erdoğan’ın Putin’in desteğini yeniden alması yaklaşan seçimler açısından oldukça hayatiydi.5 Ayrıca Erdoğan Suriye’ye yeni bir askeri müdahalenin hazırlıklarını da yapıyor. 23 Mayıs’ta verdiği “Güney sınırlarımız boyunca 30 kilometre derinliğinde güvenli bölgeler oluşturmak için başlattığımız çalışmaların eksik kalan kısımlarıyla ilgili yeni adımları da atmaya başlıyoruz. Türk Silahlı Kuvvetlerimiz, emniyet güçlerimiz, istihbaratımız hazırlıklarını tamamlar tamamlamaz bu operasyonlar başlayacaktır.”6 sözleriyle askeri müdahaleye hazırlandığını belirtti. Bu durumda Putin’i, içinde bulunduğu zor durumdan yola çıkarak bu askeri harekata onay vermesi için ikna etmeye de çalışacaktır.

Sonuç

Türkiye’nin dış politik tercihlerini doğru anlamanın yolu Erdoğan’ın iç politik ihtiyaçlarını ve kişisel beklentilerini doğru anlamaktan geçiyor. 2011 seçimlerinde aldığı yüzde 50’lik seçim galibiyetinin verdiği güçle, yaklaşık 11 yıldır her geçen gün tahkim edilen otokratik yönetimin temel dış politika hamleleri, ülke menfaatlerinin aksine Erdoğan’ın gücünü koruması üzerine kurulu. Bu sebeple ilkeler ya da ülkesel çıkarlar yerine anketler ve Erdoğan’ın partisinin çıkarları temel belirleyici konumda.

Erdoğan’ın hedefi küresel bölgesel barış ya da Türkiye’nin çıkarları değil, bir sonraki seçimi kazanmak. Türkiye için iç politika kazanımları dış politikadaki davranışları belirleyen temel faktördür.

Bu durumda altı çizilmesi gereken husus, Erdoğan’ın söylemini ve siyaset tarzını doğru anlamak olmalı. Erdoğan’ın 20 yılı aşan iktidarının en belirgin özelliği siyasi pragmatizmdir. Erdoğan’ın bu pragmatizminin ana unsurlarından biri de başka güç odaklarının kavga etmelerine zemin hazırlayıp kendi elini kuvvetlendirmektir. Türkiye, bu işgal sırasında, Rusya ve Batı arasında yeni bir mecrada başlayan kavgada, Erdoğan’ın siyasi beklentilerine göre pozisyon almıştır. Bu vesileyle hem Batı dünyasına hem de Rusya’ya önemli bir siyasi figür olduğunu göstermek istemiştir.

Dipnotlar:

1 “Eylüldeki Şanghay Beşlisi toplantısına katılacağız” – Son Dakika Haberleri (trthaber.com)

2 FT says Western governments are alarmed over Turkey’s deepening ties with Russia | Reuters

3 “Ruslar’a Güvenli Liman Olmak Türkiye İçin Riskli” (amerikaninsesi.com)

4 https://www.dunya.com/kose-yazisi/rusya-bati-ticareti-turkiye-uzerinden-mi-donuyor/665652

https://www.dunya.com/ekonomi/turkiye-rusyanin-ticaret-kapisi-oldu-haberi-665434

5 https://serbestiyet.com/haberler/rusya-bu-gece-2023-turkiye-secimlerinde-kimin-lehine-mudahil-olacagini-acikca-deklare-etti-99554/

6 https://tr.euronews.com/2022/05/23/erdogan-dan-suriye-ye-askeri-harekat-sinyali-30-km-derinliginde-guvenli-bolgeler-olusturac