Yazar: Doç. Dr. Cem Çetin
Türkiye’de Gerçekleşen Kokain Yakalamalarına Farklı Bir Bakış
Öteden beri Türkiye, bulunduğu coğrafi konumu sebebiyle Avrupa uyuşturucu trafiğinde çok önemli bir rol oynamıştır. Öyle ki, Asya’yı Avrupa’ya bağlayan en önemli uyuşturucu rotalarından birisi olan Balkan Rotası, Türkiye’den geçmektedir. Bu rota, geçmişten bu tarafa diğer rotalara göre daha hareketli olmuş ve bundan dolayı, Türk narkotik polisi hemen her zaman eroin yakalamalarında dünyada en üst sıralarda yer almıştır.
Bilindiği üzere, dünyada eroin maddesinin üretim merkezini iki ana bölge oluşturmaktadır: Altın Hilal ve Altın Üçgen. Altın Hilal ülkeleri Afganistan, Pakistan ve İran’dan oluşurken; Altın Üçgen ülkeleri Laos, Tayland ve Myanmar’dır. Bu iki bölgede yer alan ülkeler arasında Afganistan, tartışmasız en çok üretimin yapıldığı yer olarak açık ara öndedir. Öyle ki, Birleşmiş Milletler UNODC raporuna göre, 2021 yılında toplam dünya eroin üretiminin yüzde 90’ını Afganistan tek başına gerçekleştirmiştir.
Dünyanın en müreffeh kıtası ve doğal olarak Afgan eroinini pazarlayan uyuşturucu kaçakçılarının en önemli destinasyonu olan Avrupa, eroin tüketiminin yüzde 95’ini Afganistan’dan karşılamaktadır. Yukarıda da belirtildiği gibi, üretilen bu eroinin Avrupa’ya geçişinde Türkiye çok önemli bir güzergâhtır ve bundan dolayı da eroin yakalamalarının yüksek olması son derece normaldir. Anormal olan ise, son yıllarda giderek artan bir trendle, Türkiye’de gerçekleştirilen kokain yakalamalarının, geçmişle kıyaslanınca, oransal olarak eroin yakalamalarının üstünde gerçekleşmesidir. Bu işteki anormallik, dünyada kokainin üretim bölgesinin sadece Güney Amerika olması ile doğrudan ilgilidir.
Bunu biraz daha açacak olursak, herhangi bir uyuşturucunun üretim bölgesine yakınlık, ister istemez o bölgeye yakın ülkelere yapılan uyuşturucu kaçakçılığında belirleyici olmakta ve bundan dolayı da kokain yakalamaları en çok ABD de olurken, eroin yakalamaları ise en çok Afganistan-Avrupa güzergâhında olan ülkelerde gerçekleştirilmektedir.
Şimdi bu bilgiden sonra, Türkiye’de gerek polis gerekse de gümrük muhafaza birimleri tarafından yapılan kokain yakalamalarındaki kayda değer artış gerçekten bir hayli dikkat çekicidir. Nitekim, geçmiş yıllarda, mesela 2012 yılında, Türkiye genelinde toplam 13 ton 302 kg eroin yakalamasına karşılık, sadece 476 kg kokain yakalanmıştır. 2019 yılına gelindiğinde ise, 20 ton 166 kg eroine karşılık, 1 ton 638 kg kokain yakalanmış, 2021’de bu rakam, 2 ton 800 kg’a çıkmıştır.
Geçen Haziran ayında ise, Türkiye tarihinin en büyük kokain yakalaması gerçekleşmiş ve Güney Amerika’dan Mersin’e gelen bir gemide muzların arasına gizlenmiş şekilde 1 ton 300 kg kokain ele geçirilmiştir. Nitekim, bu yakalamadan kısa bir süre sonra, yine aynı yerden Mersin limanına gönderilen muz yüklü konteynerde yarım ton kokain yakalanmıştır. Bu iki olayda ele geçirilen kokain, neredeyse 2019 yılının tamamında yakalanan orana yakındır.
İsin ilginç olanı, bu rakama, nihai varış yeri Türkiye olan Güney Amerika menşeli gemilerde yakalanan kokain miktarının dahil olmamasıdır. Mesela yine 2021 Haziran ayında Kolombiya’dan İstanbul’a gidecek olan bir gemide, Kolombiya polisince yapılan bir operasyonda 4 ton 900 kg kokain ele geçirilmiştir. Bu yılın Ocak ayında ise, Ekvador polisi, varış yeri Mersin limanı olan bir gemide 1 ton 300 kg kokaine el koymuştur.
Kokain yakalamalarındaki bu yükseliş, Türkiye’ye giren yasadışı kokain miktarındaki çok ciddi bir artışın göstergesidir. Yukarıda verilen örneklerden de anlaşılacağı üzere, Güney Amerika’da nihai destinasyonu Türkiye olan gemilerde yakalanan kokain miktarlarındaki yükseklik, bu durumu ayrıca teyit etmektedir. Bu durum, çok muhtemeldir ki, yakın zamana kadar, uyuşturucu ile mücadele eden güvenlik birimleri haricinde çok kimsenin dikkatini çekmiyordu. Ta ki, mafya lideri Sedat Peker’in kamuoyunu sarsan açıklamalarına kadar. Sedat Peker, somut yer, zaman ve kişi isimleri vererek, Türkiye’de, özellikle son 5 yılda yaşanan kokain yakalamalarındaki artışın üstündeki sır perdesini aralamış oldu. Nitekim, onun açıklamaları ile kamuoyu, eski Başbakan Binali Yıldırım’ın oğlu Erkan Yıldırım’ın ve mevcut iktidar partisine yakın kimi isimlerin, bu işin, tabir yerinde ise göbeğinde olduğunu öğrendi. Nitekim, 2021 Ağustos ayında Brezilya’da yapılan bir yakalama, Sedat Peker’in açıklamalarını teyit ediyordu. Zira Brezilya polisi, ilk defa rahmetli Turgut Özal döneminde satın alınan ve o tarihten itibaren satılacağı ana kadar bütün başbakanlar tarafından kullanılan eski VIP uçağında 1 ton 300 kg kokain ele geçirdi. İşi ilginç kılan ise, kokain yakalanan uçağın, AKP eski milletvekili adayına ait bir şirket tarafından işletilmesiydi.
Sonuç olarak, tabloyu bir bütün olarak değerlendirdiğimizde, Türkiye’ye giren kokain miktarındaki bu olağanüstü artış ve Sedat Peker tarafından deşifre edilen bu artışın arkasındaki güç, Türkiye’nin hızla bir “narko-devlet” olma yolunda tam gaz ilerlediğinin bariz bir göstergesidir. İlave olarak, illegal kokain ticaretindeki bu gelişme, son yıllarda sık sık iktidar tarafından yapılan ve ülkeye yurtdışından getirilecek paralara kaynağını sormayı kaldıran düzenlemeler ile Türkiye’ye yönelik kokain kaçakçılığı arasında gözden kaçan bir ilişki olduğunu düşündürmektedir. Neden olmasın ki, son birkaç yıldır yaşanan ve özelikle bu sene daha da derinleşen ekonomik kriz dolayısıyla Tekirdağ sahillerini bile satışa çıkaran bir iktidarın, dünyada yıllık 500 milyar doları bulan uyuşturucu kaçakçılığından gelecek paraya bigâne kalamayacağı çok aşikârdır.